1 Mart 2010 Pazartesi

Büyük Hayal...


Büyük Hayal...

Yeniden doğmak istiyorum bugün, yeniden nefes almak, yeniden hayata başlamak, sıfır...dan sil baştan yaşamak her şeyi, hiç yaşanmamış saymak eskileri hiç olmamış acı vermemiş saymak, ne hoş olurdu böyle yapabilmek başarabilene değil mi... Öylesine bir hayat ki hiç el değmemiş, hiç pörsümemiş, tıpkı yıpratılmamış jelâtini yeni açılan bir oyuncak gibi... Bir çocuk olmak yeni hayatta hiç büyümeyen hep çocuk kalan oyuncakları olan bir çocuk...

Kendine küçücük bir şehir yaratmış olan içinde prensesiyle mutlu yaşayan prensi olan ve ihtiyaç duyduğu sevgiye ilgiye sahip olan bir çocuk... Ne güzel olurdu bir efsanede yer almak ya da bir masalda sonu güzel biten... Mutluluğa yelken açan sevgililerin olduğunu, sevdiği için Kaf dağını aşan prenslerin olduğu... Yıllarca sevdiğini bekleyen bir köylü çocuğu olmak küçük bir hikâyede... Sevdiğini beklemek sabırla, tek gaye olarak onu bilmek, aldırmamak başka şeye...

Ne güzel olurdu dimi? Ama gerçek hayat bu değil işte masallara konu olamayacak kadar adi ve acımasız bir hayat yaşadığımız, ya da yaşadığımızı sanıldığımız... Aslında insanların elinde her şey. Hayatı güllük gülistanlık yapmak insanların elinde. Çok zor değil sevmek... Seni seviyorum demekle kimseye birşey olmaz...

İnsanın içi açılır birini sevdiğinde... Sevgi çok güzel birşeydir, öyle ki dünya bile sevgi uğruna yaratılmıştır derdi eskiler. Öyleyse neden bu kadar direniyoruz birbirimizi sevmemek için ya da kırmak için... Oysa öyle güzeldir ki birinin gözlerindeki parıltıyı görmek gözlerinin içine bakmak ve aynı muhabbetle karşılık vermek...

O zaman dünya masallardaki ülkelerden bile güzel olurdu... Beyaz atlı prensler Kaf dağına çıkmak zorunda kalmazdı o zaman... Genç kızlar zorla evlenmek zorunda kalmazdı sevmedikleriyle... Çocuklar annelerini emmek yerine suni besinlerle beslenmezler, kadınlar eşlerinden dayak yemezler, eşler sabah kalktıklarında kahvaltısız işlerine gitmek zorunda kalmazlardı...

Eğer sevgi saygı hâkim olsaydı dünyaya silahlar konuşmazdı dünyada ve anneler ağlamazdı şarapnel parçasıyla havaya uçan bebeklerinin ardından... İşkence aletleri imal edilmezdi o zaman, hapishane diye bir kelime lügatlere girmezdi, intikam diye bir duygu yer etmezdi hiç zihinlerde, çocuklar kardeşçe oynarlardı sokaklarda kire çamura bata çıka... Çekememezlik olmasaydı dünyada insan insana kıymazdı... Nefretin yerini sevgi alsaydı ve tüm insanlar birbirini sevseydi...
HAYAL İŞTE…

Sevgiyle kalın...
Ekleyen::Hanifi Özdemir
o kadar içten yazılmış benim duygularıma tecrüman olnuş bir yazı hanifi beyim yüreğine sağlık

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Keşke sevgi her koşulda hayata geçirilebilse değil mi?
Üç günlük dünya Sultan Süleyman'a kalmadı ki bize kalsın
Aslında değersiz olan şeyler için ne çok kırıyorz birbirimizi...
Peygamberimizin cennet ehli diye müjdelediği sahabelerden biri (isim aklımda değil) nasıl cennetlik olmuş olabilirsin diye sorulduğunda aslında çok birşey yapmıyorum ben diyor
Sadece sevdiğimi Allah için seviyorum ,sevmediğimide yine Allah adına sevmiyorum
İnsanlar için kötü düşünmüyorum diyor....
Çok mu zor acaba birbirimizi Allah adına sevebilmek...
sevgilerimle...

https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=168642682113532706#publishedcomments dedi ki...

sa.Canım benim,çok güzel duyguları dile getirmiş Hanifi Özdemir paylsşımın için sağol.ahh,ahh irademize ne oldu kişi yaptığından sorumluda anlamakmı zor geliyor uygulamak için..RABBİM ,halimizi iyi etsin amin öptüm canım..A.E.O

Adsız dedi ki...

Esselamünaleyküm.

Üzerinde bulunduğumuz ve yaşadığımız alemde geriye dönüş yoktur ama, hayal etmek vardır. O halde; biz de hayal ederiz!

Allah'a emanet olun ve sağlıcakla kalın.