18 Ekim 2011 Salı

AYRILAN VE HASRET ÇEKEN ŞİİR DOSTLARINA ARMAĞAN EDİYORUM


İZMİR GARAJINDA İKİ ÇİFT GÖZ

İzmir garajında
Dolu dolu iki çift göz
Biri sen diğeri de ben
Yani hasretle Özlem

Gökyüzü sanki delinmişti o gece
Yağmur,
Bardaktan boşalırcasına yağıyordu İzmir de
İki damla gözyaşımı bırakmıştım
Yağmurdan ıslak saçlarının arasına
Gitme diyemedim sana
Sadece hasret gülü dedim adına

Hasret gülüm..
Seninle kayan bir yıldızın ardından
Yağmur damlaları arasına karışmak
Bir bile bilsen ne güzel
Gittiğin o günden sonra
Ne zaman yağmur yağsa
Sen kokar dört bir yanım
Sonra dalıp gider gözlerim
Hep seni bulurum yanı başımda

Hasret gülüm..
Az önce gökyüzünden bir yıldız kaydı
Ardından kara kara bulutlar dolup taştı
Gece yağmura gebe hasret gülüm,
Başladı işte gecenin sancıları
Hafif hafif ince ince
Geleceksin........,
Buram buram sen kokmakta dört yanım
Geleceksin besbelli,
Dalıp dalıp gidiyor gözlerim
Bir yolcu otobüs ündeyim
Ya Antalya ya da İstanbul yolcusuyum
Camdan seyrederken yağmuru
Gözlerim dolu dolu oldu
Ela gözlerin,sarı saçların derken
Başın omzuma dayalı yanı başımda ki sen
Gözlerinde yine o kıvılcım
Hani bir bakışınla alev alıp tutuşturan
Ellerin avuçlarımda şuan
Dudakların dudaklarıma yakın..

Sus konuşma.........,
Alevlerin büyüdüğü an
Bir kaç dakika olsa da
Sus konuşma.....
Yağmurun dindiği an gideceksin nasılsa
Hasret gülüm.....
Seninle kayan bir yıldızın ardından
Yağmur damlalarına karışmak
Bir bile bilsen ne güzel...
Recep Şikar

17 Ekim 2011 Pazartesi

13 Ekim 2011 Perşembe

GERCEKTEN HİÇ ZAMANIMIZ YOKMU??????


* Hayır hasenat yapamıyorum, Akraba ziyaretine gidemiyorum... Diyorsun. * Hiç vaktim yok diyorsun!

* Bir sayfa Kur'an bile okuyamıyorum, zamanı ibadetle, hayırlı işlerle geçiremiyorum, Kimseyi arayıp soramıyorum, diyorsun;

* Oysa ne çok şey sığdırıyorsun,

* Şu daracık gördüğün zamanın içerisine.

* Televizyon dizilerinden tut da, çay sohbetlerine, günlük eğlencelere,

* Zamansız uykulara, gereksiz - beyhude gezintilere kadar her şeyi sokuyorsun hayatının içersine.

* Zamanı kendi avuçlarınla küçültüyorsun sen, kendi ellerinle savurup atıyorsun,

* Akıp giden rüzgarın kanatlarına, Güneş doğup batıyor gökyüzünde,

* Mevsimler gelip geçiyor, yerküre inliyor, sarsılıyor,

* Toprak bire bin vermiyor, aksine alıyor artık...

* Hiç vaktim yok diyorsun!

* Karıncalar minik buğday taneleri taşıyorlar yuvalarına,

* Arılar son çiçekleri bile taradılar,

Böcekler minik bir tohumun peşinde koşuyor günlerdir

* Çiçekler meyveye durdu

* Komşunun minik oğlu büyüdü

* Karşı apartmandaki yaşlı teyze öldü

* Koca çınar bile büktü dallarını

* Zehra'nın hafızlığı yarıda kaldı, Kur'an kurslarının kapısına kilit vuruldu.

* Kaç mevsim geçti, kaç yıl , kaç gün..!

* Yoksa sen hâlâ uyuyor musun? Saçlarına aklar düştü, dişlerin döküldü, göz bebeklerin soldu, Yüzünde derin çizikler oluştu da, sen hâlâ uyuyor musun ?!

* Hiç vaktim yok diyorsun!

* Her şey yerli yerinde şu kainatta

* Düzenli bir ev gibi sanki

* Canlılar zamanı yerli yerinde tüketiyorlar,

* İsraf yok, yalan yok, yıkım yok, ümitsizlik yok,

* Vaktim yok yapamıyorum da demiyorlar,

* Yalnız sensin zamanı sorumsuzca israf eden, avuç, avuç savuran,

* "Hırsızların en zararlıları zamanınızı çalanlardır. Hırsızın çaldığı eşyayı telafi etmek mümkün ama zamanı çalanların çaldığını telafi etmek mümkün değildir" der, Goethe.

* Oysa sen zamanı gönüllü veriyorsun hırsızın eline, gönüllü savuruyorsun mazinin tozlu sayfalarına,

* Zaman senin için kültürel modern anlayışlarda olduğu gibi salt iş hayatı, sınırsız, sorumsuz ve bencil bir tüketim hastalığı ve türlü eğlencelerin, şuursuz ve hayasızca yapıldığı bir güzergah olmamalı öyle değil mi?

* Hiç vaktim yok diyorsun!

* Eğer öyleyse çok yazık!

* Çünkü hayatı bu şekilde algılayanlar için zamanın başlangıcı da, sonu da aynıdır.

* Yaşam ile ölüm arasındaki o muhteşem sermayeyi bir cesede insafsızca taşıtmak,

* Yaşlanınca da kırık bir vazo gibi sonunu hiç bilmeden ölümü beklemek.

* Gonk çalar, zamanın asıl şimdi kalmamıştır artık!

* Hiç vaktim yok diyorsun!

Hayatı, emeği, birikimi, sevgiyi, düşünceyi, gençliği ve sağlığı tüketmek!

* Zaman, sadece yakalamaca oynayan yelkovan ve akrebin oyunu mu sence!

* Ya da güneşin sabah doğup, akşam batması mı,

* Dünyanın hiçbir amaç için şuursuzca döndüğü mü?

* Yeme, içme, çalışma ve uyumayı mı tayin eder sadece, zaman.?!

* Ya da gecenin karanlığında beliren bir yıldızı mı!

* Ne kadar varsın sen bu hayatın içinde ?!

* Oysa Müslüman olduğunu iddia eden sen! Zamanın bir hazine olduğunu bilmelisin.

* Zamanı değerlendirmek ona bir anlam katmak için rızk arama, dinlenme, akraba arkadaş ziyareti, hayır işleriyle uğraşmak gibi mefullerin yanında ibadet etmek, ilim öğrenmek ve her yeni günü hayırlı işlerle geçirmek olmalı hedefin.

* İnsanlık tarihine medeniyet yazdıran, nesiller boyu hayatlarıyla, eserleriyle, insanlığa bıraktıkları misyonlarıyla tanınan alim, mütefekkir, yazar, bilim adamı, komutan ve liderler bu başarıya zaman kuşunu avuçlarında tutarak, programlı, prensipli ve intizamlı bir hayat tarzıyla ulaşmışlardır.

* Müslüman için zaman ebediyete geçiş, mekanında Allah'ın rızasını kazanabilmek için geçen süreç.

* Bir yarıştasın aslında. Hayır ve kemal bulma yarışındasın, sonsuzluğa açılan zaman tünelinde gerçekte de yalnız bir yolcusun;

* Ve... Sen hâlâ:Hiç vaktim yok diyorsun..!

Kaynak zahidna blogcu com

8 Ekim 2011 Cumartesi

HAYAT DEVAM EDİYOR..


Bak şu tepenin ardına dostum,

Güneş doğacak birazdan gülümseyerek.

Çekip gidecek gece,tüm kasvetini alarak,
Yeni bir gün yeni bir umut sabahı başlıyacak.

Sil gözünün yaşını,pes etme hayatın yokuşuna,

Koş kırlara...kelebeklerle yarış kim tutarki seni?

Kader deyip bağlama kollarını böğrüne,kelepçenmi var?

Gülümse kendine ,gülümse herkese güneş kıskansın!

Bastığın toprak gururlansın! attığın adımlardan,

Şiirler yaz gözlerinle,gökyüzünün derinliklerine.

Dudaklarında çiğdemler açsın,tatlı sözlerinle,

Hayat devam ediyor...küsmek çare değilki derdine.

Çek ipini kederlerinin! mutluluk darağacında sallandır!

Sevvvv, sevilll... gönül limitinin alabildiği kadar,

Dün yok,yarın belki,! bu gününü yaşa bence;

Göreceksin ki o zaman,asırlar sığacak her anına.

7 Ekim 2011 Cuma

"MERHABA"


Hiç düsündünüz mü yada bilen var mi içinizde "MERHABA" ne anlama geliyor diye?.Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meger."merhaba" aslında farsça kökenli olup "benden size zarar gelmez" anlamina geliyormus.Çok hos degil mi? Bunu ögrendikten sonra karsimdaki insana merhaba demek daha bir anlamli oldu benim için. Şu an bu mesaji okuyan herkese benden, "MERHABA"