3 Aralık 2011 Cumartesi

AĞLIYORUM BİR ÖMÜR BOYU AĞLAYAMADIKLARIMA


Ne çok sey anlatir gözyaslari...Bazen söylenemeyen sözlerin sesi, bazen bir pismanligin diyeti ,bazen de bir sevda nefesi...Sessizligin çigliklaridir aslinda gözyaslari...Anlatilamayani anlatmak ister karsisindakine...Eger anlayabilirse...

Insanoglu bi garip...Sevinir aglar, üzülür aglar, hasret çeker aglar, kavusur yine aglar. Kelimeler kifayetsiz kaldiginda, gözyaslari görev basindadir. Aslinda aglayabilmek büyük bir nimet...Ve aglamak tas kalpli olmadigimizi gösteriyor. Hala insan oldugumuzu, hissettigimizi, DUYGUSUZ olmadigimizi...

Ama bazen gözpinarlarindan asagi süzülemez gözyaslari...Onlar disa akip ziyan etmezler kendilerini...Çünkü çok daha önemli bir görevleri vardir. Içteki bir yangini söndürmek isterler. Göz kapaklarinizin alev alev yandigi, bogaziniza bir seylerin dügümlendigi, burnunuzun direginini sizladigi oldu mu hiç? Dikkat ettiniz mi o anlarda gözyaslarinizin istikameti neresi? En zor olani bu belki de...

Aglamak zayiflik mi? Neden aglamamiz gereken anlarda; yumruklarimizi, tirnaklarimiz avuçlarimizi kanatincaya kadar sikar, bogazimizdaki dügümleri yutkunarak gidermeye çalisiriz? Neden kaçiririz bugulanan gözlerimizi baskalarindan?

Bakin agliyorum iste Utanmiyorum kimseden...O kadar içime akittim ki gözyaslarimi ...Artik zapdedemiyorum içimdeki çaglayani....


Agliyorum dostlarimin vefasizligi için
Agliyorum Yaradana vefasizligim için
Agliyorum özlediklerim için
Agliyorum özleyip de kavusamadiklarim için
Agliyorum içimi acitan kalp kirikliklarim için
Agliyorum istemeden de olsa kalbini kirdiklarim için
Agliyorum unutulmamasi gerekenleri unuttugum için
Agliyorum unutamadigim için
Agliyorum yaklastikça uzaklastiklarima
Agliyorum tanidikça çirkinlesenlere

Agliyorum kiymetini bilemediklerime
Agliyorum sevsem de yüz bulamadiklarima
Agliyorum ziyan olan yillarima
Agliyorum bir ömür aglayamadiklarima

SEVGİLERİMLE

25 Kasım 2011 Cuma

Hicri Yılbaşı;

Bugün Hicri 1 Muharrem yani 'Hicri Yılbaşı; sizlerin ve ailelerinizin Hicri Yılbaşını kutlar tüm İslam alemi ve tüm insanlık ve canlılar alemi için hayırlara vesîle olmasını Cenab-ı Allah'tan dilerim,Allah'ın güzellikleri yakamızı bırakmasın...

5 Kasım 2011 Cumartesi

HAYIRLI BAYAMLAR-


¤(¯`’•.¸...BİR DALI...UMUDU...¸.•´´¯)
˜“ª¤(¯`’•.¸...TEBESSÜMÜ...HÜZNÜ...¸.•´´¯)
˜“...ª¤(¯`’•.¸.BİR* OLUP..*BiZ* OLUP..¸.•´´¯)
˜“ª¤(¯`’•.¸......*DOST* OLUP..........¸.•´´¯)
˜“ª¤(¯`’•.¸...EBEDiYEN PAYLAŞMAK...¸.•´´¯)
ღ___ ღ___ ღ___ GÖNÜLLERİ GÜL KOKAN DOSTLARA GÜLÜMSEYİVERMEK___ღ___ღ___ღ
___ღ YÜREKLERİNE GÜLLER SEREBİLMEK..ÜMİDİYLE... HAYIRLI BAYAMLAR----YÜZÜNÜZDEN GÜLÜMSEME ♥ ♥ TEBESSÜM ♥ ♥ KALBİNİZDEN ♥ ♥ SEVGİ ♥ ♥ EKSİK OLMASIN ♥ ♥ İNŞALLAH ♥ ♥

18 Ekim 2011 Salı

AYRILAN VE HASRET ÇEKEN ŞİİR DOSTLARINA ARMAĞAN EDİYORUM


İZMİR GARAJINDA İKİ ÇİFT GÖZ

İzmir garajında
Dolu dolu iki çift göz
Biri sen diğeri de ben
Yani hasretle Özlem

Gökyüzü sanki delinmişti o gece
Yağmur,
Bardaktan boşalırcasına yağıyordu İzmir de
İki damla gözyaşımı bırakmıştım
Yağmurdan ıslak saçlarının arasına
Gitme diyemedim sana
Sadece hasret gülü dedim adına

Hasret gülüm..
Seninle kayan bir yıldızın ardından
Yağmur damlaları arasına karışmak
Bir bile bilsen ne güzel
Gittiğin o günden sonra
Ne zaman yağmur yağsa
Sen kokar dört bir yanım
Sonra dalıp gider gözlerim
Hep seni bulurum yanı başımda

Hasret gülüm..
Az önce gökyüzünden bir yıldız kaydı
Ardından kara kara bulutlar dolup taştı
Gece yağmura gebe hasret gülüm,
Başladı işte gecenin sancıları
Hafif hafif ince ince
Geleceksin........,
Buram buram sen kokmakta dört yanım
Geleceksin besbelli,
Dalıp dalıp gidiyor gözlerim
Bir yolcu otobüs ündeyim
Ya Antalya ya da İstanbul yolcusuyum
Camdan seyrederken yağmuru
Gözlerim dolu dolu oldu
Ela gözlerin,sarı saçların derken
Başın omzuma dayalı yanı başımda ki sen
Gözlerinde yine o kıvılcım
Hani bir bakışınla alev alıp tutuşturan
Ellerin avuçlarımda şuan
Dudakların dudaklarıma yakın..

Sus konuşma.........,
Alevlerin büyüdüğü an
Bir kaç dakika olsa da
Sus konuşma.....
Yağmurun dindiği an gideceksin nasılsa
Hasret gülüm.....
Seninle kayan bir yıldızın ardından
Yağmur damlalarına karışmak
Bir bile bilsen ne güzel...
Recep Şikar

17 Ekim 2011 Pazartesi

13 Ekim 2011 Perşembe

GERCEKTEN HİÇ ZAMANIMIZ YOKMU??????


* Hayır hasenat yapamıyorum, Akraba ziyaretine gidemiyorum... Diyorsun. * Hiç vaktim yok diyorsun!

* Bir sayfa Kur'an bile okuyamıyorum, zamanı ibadetle, hayırlı işlerle geçiremiyorum, Kimseyi arayıp soramıyorum, diyorsun;

* Oysa ne çok şey sığdırıyorsun,

* Şu daracık gördüğün zamanın içerisine.

* Televizyon dizilerinden tut da, çay sohbetlerine, günlük eğlencelere,

* Zamansız uykulara, gereksiz - beyhude gezintilere kadar her şeyi sokuyorsun hayatının içersine.

* Zamanı kendi avuçlarınla küçültüyorsun sen, kendi ellerinle savurup atıyorsun,

* Akıp giden rüzgarın kanatlarına, Güneş doğup batıyor gökyüzünde,

* Mevsimler gelip geçiyor, yerküre inliyor, sarsılıyor,

* Toprak bire bin vermiyor, aksine alıyor artık...

* Hiç vaktim yok diyorsun!

* Karıncalar minik buğday taneleri taşıyorlar yuvalarına,

* Arılar son çiçekleri bile taradılar,

Böcekler minik bir tohumun peşinde koşuyor günlerdir

* Çiçekler meyveye durdu

* Komşunun minik oğlu büyüdü

* Karşı apartmandaki yaşlı teyze öldü

* Koca çınar bile büktü dallarını

* Zehra'nın hafızlığı yarıda kaldı, Kur'an kurslarının kapısına kilit vuruldu.

* Kaç mevsim geçti, kaç yıl , kaç gün..!

* Yoksa sen hâlâ uyuyor musun? Saçlarına aklar düştü, dişlerin döküldü, göz bebeklerin soldu, Yüzünde derin çizikler oluştu da, sen hâlâ uyuyor musun ?!

* Hiç vaktim yok diyorsun!

* Her şey yerli yerinde şu kainatta

* Düzenli bir ev gibi sanki

* Canlılar zamanı yerli yerinde tüketiyorlar,

* İsraf yok, yalan yok, yıkım yok, ümitsizlik yok,

* Vaktim yok yapamıyorum da demiyorlar,

* Yalnız sensin zamanı sorumsuzca israf eden, avuç, avuç savuran,

* "Hırsızların en zararlıları zamanınızı çalanlardır. Hırsızın çaldığı eşyayı telafi etmek mümkün ama zamanı çalanların çaldığını telafi etmek mümkün değildir" der, Goethe.

* Oysa sen zamanı gönüllü veriyorsun hırsızın eline, gönüllü savuruyorsun mazinin tozlu sayfalarına,

* Zaman senin için kültürel modern anlayışlarda olduğu gibi salt iş hayatı, sınırsız, sorumsuz ve bencil bir tüketim hastalığı ve türlü eğlencelerin, şuursuz ve hayasızca yapıldığı bir güzergah olmamalı öyle değil mi?

* Hiç vaktim yok diyorsun!

* Eğer öyleyse çok yazık!

* Çünkü hayatı bu şekilde algılayanlar için zamanın başlangıcı da, sonu da aynıdır.

* Yaşam ile ölüm arasındaki o muhteşem sermayeyi bir cesede insafsızca taşıtmak,

* Yaşlanınca da kırık bir vazo gibi sonunu hiç bilmeden ölümü beklemek.

* Gonk çalar, zamanın asıl şimdi kalmamıştır artık!

* Hiç vaktim yok diyorsun!

Hayatı, emeği, birikimi, sevgiyi, düşünceyi, gençliği ve sağlığı tüketmek!

* Zaman, sadece yakalamaca oynayan yelkovan ve akrebin oyunu mu sence!

* Ya da güneşin sabah doğup, akşam batması mı,

* Dünyanın hiçbir amaç için şuursuzca döndüğü mü?

* Yeme, içme, çalışma ve uyumayı mı tayin eder sadece, zaman.?!

* Ya da gecenin karanlığında beliren bir yıldızı mı!

* Ne kadar varsın sen bu hayatın içinde ?!

* Oysa Müslüman olduğunu iddia eden sen! Zamanın bir hazine olduğunu bilmelisin.

* Zamanı değerlendirmek ona bir anlam katmak için rızk arama, dinlenme, akraba arkadaş ziyareti, hayır işleriyle uğraşmak gibi mefullerin yanında ibadet etmek, ilim öğrenmek ve her yeni günü hayırlı işlerle geçirmek olmalı hedefin.

* İnsanlık tarihine medeniyet yazdıran, nesiller boyu hayatlarıyla, eserleriyle, insanlığa bıraktıkları misyonlarıyla tanınan alim, mütefekkir, yazar, bilim adamı, komutan ve liderler bu başarıya zaman kuşunu avuçlarında tutarak, programlı, prensipli ve intizamlı bir hayat tarzıyla ulaşmışlardır.

* Müslüman için zaman ebediyete geçiş, mekanında Allah'ın rızasını kazanabilmek için geçen süreç.

* Bir yarıştasın aslında. Hayır ve kemal bulma yarışındasın, sonsuzluğa açılan zaman tünelinde gerçekte de yalnız bir yolcusun;

* Ve... Sen hâlâ:Hiç vaktim yok diyorsun..!

Kaynak zahidna blogcu com

8 Ekim 2011 Cumartesi

HAYAT DEVAM EDİYOR..


Bak şu tepenin ardına dostum,

Güneş doğacak birazdan gülümseyerek.

Çekip gidecek gece,tüm kasvetini alarak,
Yeni bir gün yeni bir umut sabahı başlıyacak.

Sil gözünün yaşını,pes etme hayatın yokuşuna,

Koş kırlara...kelebeklerle yarış kim tutarki seni?

Kader deyip bağlama kollarını böğrüne,kelepçenmi var?

Gülümse kendine ,gülümse herkese güneş kıskansın!

Bastığın toprak gururlansın! attığın adımlardan,

Şiirler yaz gözlerinle,gökyüzünün derinliklerine.

Dudaklarında çiğdemler açsın,tatlı sözlerinle,

Hayat devam ediyor...küsmek çare değilki derdine.

Çek ipini kederlerinin! mutluluk darağacında sallandır!

Sevvvv, sevilll... gönül limitinin alabildiği kadar,

Dün yok,yarın belki,! bu gününü yaşa bence;

Göreceksin ki o zaman,asırlar sığacak her anına.

7 Ekim 2011 Cuma

"MERHABA"


Hiç düsündünüz mü yada bilen var mi içinizde "MERHABA" ne anlama geliyor diye?.Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meger."merhaba" aslında farsça kökenli olup "benden size zarar gelmez" anlamina geliyormus.Çok hos degil mi? Bunu ögrendikten sonra karsimdaki insana merhaba demek daha bir anlamli oldu benim için. Şu an bu mesaji okuyan herkese benden, "MERHABA"

28 Haziran 2011 Salı

Leyle-i Miracınız mübarek olsun


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

Ya Rabbİ, yâ Rabbena ve ya Rabbe'l-âlemîn!

Sana yine Senin ilmin ve malûmatın adedince hamd ve şükür, Peygamber Efendi­miz Hazreti Ahmed-ü Mahmûd u Muhammed Mustafa'ya, kutlu yuvasının kudsî fertlerine, yıldızlar gibi kendilerine uymakla doğru izler bulunabilecek ve yürüdükleri yoldan gidilebile­cek sâdık, vefalı ashâb-ı güzînine de salât ü selam ediyor, yüce huzurunda bir kez daha el açıp, "Amin!" diyoruz:

Ey hiç açılmaz gibi görünen kapıları bile ardına kadar açmaya muktedir olan Ulu Rab­bimiz!

Senden, arkasında hayır ve güzellik olan bütün kapıları en kısa zamanda bizim için de açmanı diliyoruz.

Ey bütün sebepleri yaratan ve onlara hükmeden Yüce Sultanımız!

Nezdinden gön­dereceğin inayet sürpnzleriyle, bize de, ümıtlerimızin ve hayallerimızin ötesinde maksüdumuza, matlûbumuza, mahbûbumuza uiaşacağımız imkanlar lütfet!

Nezdinde makbul ve mukarreb kullar gibi, bizleri de emredilen hususlarla meşgul olup tamamını bihakkın yerine getiren, nehyedilen hususlardan yüz çevirip hepsinden içtinab eden, hedefinde hep Senin hoşnutluğun olan, insanların ellerindeki şeylere tamah etmeyen, peygamberâne bir iffet, peygamberâne bir ismet ve peygâmberâne bir fetanet peşinde olup, her zaman Senin sâdık-u masdük elçilerinin yürüdükleri şehrahlardan yürüme gayreti içinde bulunan gözü-gönlü sürekli Sana müteveccih ve hiç ara vermeden hep ölüm ötesi hayat için hazırlık yapan salih kimselerden eyle!

Yâ Rab!

Bizi dünyada da ukbâda da utanılacak, başımızı aşağıya eğdirecek ve rezil rüsva hale düşürecek işlerden uzak tut ve öyle feci bir durumla karşı karşıya bırakma! Senden, dostlarının yüzüne baktığın, ellerinden tutup kaldırdığın gibi, bizim yüzümüze de bakmanı, bizi de tutup kaldırmanı istirham ediyoruz. Sana düşmanlıkta bulunanların düştükleri, insanı yerin dibine batıracak, utanılası bir hale düşmekten de yine Senin hıfz u sıyanetine sığınıyoruz.

Ya Rabbena ve ya İlâhenâ!

Sen de bili­yorsun Ki, bilerek hiçbir zaman Senden başka­sına kullukta bulunmadık; bulunmayız da. Biz Senin kullarınız. Senden başka İlah yoktur. İşte huzuruna geldik, kapının eşiğine başımızı koyduk, ulûhiyetinin ve rubûbiyetinin ululuğu kar­şısında boyunlarımızı büküp yüzümüzü yere sürdük.

Her zaman el-pençe divan durmaya da âmâde bulunuyoruz; ne olur, biz âciz, zayıf, garip ve muhtaç kullarından merhametini esirgeme ve bizi haybet ve hüsrana maruz bırakma!...

Yâ Rab!

En son ve en büyük elçin hürmetine, bizim takdir ölçülerimizle ölçülemeye­cek kadar kıymeti haiz aile fertleri ve yol arkadaşları hakkı için, ne olur, niyazımıza cevap ver, hayır istikametindeki dileklerimizi gerçekleştir ve bizi bir an olsun nefsimizle baş başa bırakma!

Âmîn,Âmîn,Âmîn!..
Leyle-i Miracınız mübarek olsun baki selam ve dua ile

8 Mayıs 2011 Pazar

Rahatsız mı Ettim Oğul.!


Rahatsız mı Ettim Oğul.! Okuyun, Eminim Paylaşırsınızz !♥
Evin telefonu Sabaha karsi uc bucukta caldi..

Uyku Sersemi adam telefonu acti.

Telefondaki Ses annesine aitti.

Telaslandi, korktu baslarina bir sey mi gelmisti acaba diye endiselendi.

Annesi 'nasilsin oglum iyi misin' diye Sordu.

Oglu Şaskin bir ifadeyle 'iyiyim anne hayirdir bir şey mi oldu Siz iyi misiniz?' dedi.

Annesi 'biz iyiyiz birşeyimiz yok Sadece Sesini duymak istedim' dedi.

Oglu da 'anne bunun icin mi aradin Saat Sabahin uc bucugu yarin da konusabilirdik' diyince annesi de

'Rahatsiz mi ettim oglum?' dedi.

Oglu 'evet anne rahatsiz ettin' diyerek hiddetli bir sekilde cevap verdi.

Bunun uzerine annesi;

'25 Sene once Sen de beni bu Saatte rahatsiz etmistin oglum,

Dogum gunun kutlu olsun der..Telefonu Kapatır.. :(

İŞTE GERÇEK ANNE SEVGİSİ


Yemen taraflarında Üveys isimli garip bir çoban vardır . Dünyadadır, ama dünyalığı yoktur ,. Güttüğü develer için de ücret istemez, fakirdir. Ama iş cömertliğe geldi mi onunla yarışmak kimsenin harcı değildir. mütevazı yaşar. Ama halinden memnundur. Sessiz, kaya kovuklarında ibadet eder. İnsanlar ona hep divane gözüyle bakarlar, ama aldıran kim? ANASININ KÖLESİ Mübareğin çok yaşlı bir annesi vardır. Hem kör, hem de kötürümdür. Kadıncağıza bebek gibi bakar. anasına kölelik ederdi. Veysel Karani'nin tek arzusu vardır. Yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığı Server'i görebilmek. Efendimizi düşündükçe , yüreği bir hoş olurdu. Ve gün gelir muhabbet ve Muhammed kelimeleri yüreğinde buluşur, dışarı taşar. Efendimizin hasreti kor olur, ciğerini yakar. Onu bir kez, ama bir kez görebilse, Annesi itiraz etmese de, bu yolculuğa razı değildir. Omuzlarını kaldırıp boynunu büker. Mahzun bir üslupla 'İstiyorsan git!' der, 'Git bakalım, beni kime emanet edeceksen?' o zaman resulullahın kapısına var evde ise gör değilse dön ,der. 'Aşık için zaman geçmez' derler,ya uveys için zaman onu görene kadar durmuştur artık. HASRETİNİ YÜREĞİNE GÖMER Üveys hasretini yüreğine gömer. Aşkını kayalara, kumlara, anlatır. Kuşlarla, dilleşir, serin seher yeliyle selâmlar yollar Haremeyn'e. dağlar çekilir aradan. sürüyü melekler bekler.. Serveri Kainat zaman zaman mübarek yüzlerini Karen taraflarına döndürür ve 'Yemen cihetinden rahmet rüzgarları esiyor' buyururlar, Ve birgün alel acele kum çöllerini ağlayarak sızlayarak deler medineye sevgilisinin kapısına varır . annemiz aişe : resulun camide olduğunu söyleyince hasretten bır daha yıkılır , çünki annesine söz vermişti sadece evinde olsa görüp dönmesini , ağlar o kapının eşiğine yüzünü sürer diz çöker , onun bastığı yeri öper koklar ve selam söyleyin . deyip görmeden döner. MÜJDELER Efendımız bırkaç dakıka sonra eve gelir : bu ne hoş kokudur , evımıze uveysmi geldi der. Yine Efendimiz buyururlar ki: 'Ümmetimden bir Rabia ve Mudar kabilelerinin koyunlarının kılları adedince insana şefaat edecektir. Efendimiz mânâlı mânâlı gülümser, o beni 'dünyada Baş gözü ile görmez !' fakat cennette komşum olacaktır .derler. O BENİM HATRIMA ANNESİNİ ÜZMEZDİ Efendimiz hayatlarının son soluklarını aldıkları demlerde mübarek hırkalarını çıkarır ve 'Bunu Üveys-i Karni'ye verin!' buyururlar. Hazreti Ömer ve Hazreti Ali yollara düşer, Veysel Karani'nin izini bulurlar. Hazreti Ömer bozar: - Efendimiz sana selâm ettiler ve mübarek hırkalarını gönderip buyurdular ki 'Alıp giysin, ümmetime dua etsin!' BEN GÜNAHKARIN BİRİYİM Veysel Karani ağlamaklıdır. Şaşkınlıktan titreyen bir sesle 'Ya Ömer' der, 'Ben aciz ve günahkar bir kulum. Sizin aradığınız başka Üveys olmasın?' Üveys-i Karani mübârek hırkayı hasretle koklar, sonra yüzüne gözüne sürerek bir kuytuya çekilir. Mübarek alnını toprağa koyar ve ağlayarak yalvarır. 'Ya Rabbi !' der 'Bu ne nimettir. Yüzü suyu hurmetine kâinatı yarattığın Server benim gibi bir acizi hatırlıyor ve mübarek hırkalarını Ömer ve Ali gibi iki güzide sultanla bu günahkâra yolluyor. Senden bir tek dileğim var: Ümmet-i Muhammedi affeyle. N'olur. Bu hırkanın hakkı için!' Gaibden bir ses gelir. 'Şu kadarını sana bağışladım. Haydi giy hırkayı!' - Hepsini ya Rabbi! Hepsini. - Şunları, şunları, şunları da bağışladım. - Diğerlerinin hali n'olacak Ya Rabbi? N'olur, hırkanın ve hırkanın sahibinin hatırına... HIŞŞT BAKSANA GİDİYORLAR Tam bu sırada Karenlinin biri gelir ve o muhteşem huzuru bozar. 'Misafirlerin dönmeye niyetliler' diye ikaz eder güya, 'Onlara diyeceğin bir şey yok mu?' Veysel Karani 'Ahh!' der, 'Ahh bu hali bozmayacaktın işte. İnanın az kalmıştı. Bütün ümmeti Muhammed affedilmedikçe giymeyecektim hırkayı.' Veysel Karani hazretleri hayatını kendi ifadesiyle şöyle hülâsa eder. 'Yüksekliği tevazuda buldum, liderliği nasihatte... Nesebi takvada buldum, şerefi kanaatte... Rahatlığı zühdde buldum, zenginliği tevekkülde.' Allahü teâlâ o büyüklerin yüzü suyu hürmetine sonumuzu hayreyliye. şefaatine erenlerden eylesin!....NURULLAH EREN

7 Mart 2011 Pazartesi

KADINLAR NEDEN AĞLAR...


Kucuk bir erkek cocuk annesine sordu
"Nicin agliyorsun?".
"Cunki ben kadinim"
diye cevapladi annesi.
"Anlamadim!" dedi cocuk.
Annesi cocugu kucaklayip "Ve hic bir zaman anlayamayacaksin!" dedi.
Babasina "Baba, annem nicin agliyor?" diye sordu.
Babanin cevabi
"Butun kadinlar sebebsiz aglayabilen yapidadir" diye cevapladi.
Kucuk oglan buyudu, yetiskin adam oldu, hala kadinlarin nicin agladiklarini kesfedemedi.
Nihayet oldukten sonra cennete gittiginde Allah'a sordu. "Allahim!" dedi
"Kadinlar nicin bu kadar kolay aglayabiliyorlar?
" Allah dediki... "Ben kadinlari ozel
yarattim!...
Tum yasamin agirligini tasiyabilecek kuvvette olmasina ragmen
baskalarina teselli verecek kadar yumusak omuzlar, Dogumun acisina oldugu
kadar dogurduklari evlatlarinin nankorlugune dayanabilecek ic kuvvetini
verdim.
Baskalarinin kuvvetinin kalmadiginda devam edecek azmi, ailesinin
hastaliginda yorgunluga papuc biraktirmayacak kudreti verdim. Her turlu
sart altinda, ve hatta annelerini cok kotu incitselerde, cocuklarini
sevmek duygusalligini verdim.
Bu duygusallik her yastaki cocuklarinin yaralarini
sarmalarina, sorunlarini dinleyip paylasmalarina yardim ediyor.
Kocalarini
tum kusurlariyla sevmek kuvvetini verdim.
Erkegin kaburgasindan onlari
erkegin kalbini korumalari icin yarattim.
Onlara iyi bir kocanin esini
asla incitmeyecegini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranislarda
bulunacagini anlayacak duyarli bir zeka verdim.
Tek zayiflik olarak
kadinlara birer goz yasi verdim. Tamamen kendilerinin sahip olduklari,
ihtiyaclari oldugunda kullanmak uzere...
Insanlik icin bir gozyasi..."
diye cevapladi.

Kadini guzel yapan sey ne saci,ne vucudu, ne kendini ne sekilde
tasidigidir.
Kadını esas güzel yapan sevgisini paylasabilmesi,
fedakarligi, sorumlulugu, anlayisi, sadece bilgiye degil ayni zamanda
kalbe de yonelik aklidir.
alıntı
tüm hemcinslerimin dünya kadınlar gününü kutlarım daha güzel yarınlara inşeALLAH
sevgilerimle

4 Mart 2011 Cuma

Duanız kabul,
ameliniz makbul,
hizmetiniz daim olsun.
Saadetiniz kaim olsun.
Cumaniz mübarek olsun can dostlar..

1 Mart 2011 Salı

BİR SIFIR...


Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,
İşin varsa bir sıfır daha ko...ymalısın,
İş seninse üç sıfır daha koymalısın,
İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha,
Araban varsa bir sıfır,
Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, Sağlığın varsa bir koyarsın başına,
o zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır.
Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayasın boş yere...

28 Şubat 2011 Pazartesi

BÖRÜLCE

Ege'nin Meşhur Börülce'si..!!!
Sağlığımız için Faydaları..!
Çok gösterişsiz ve tutulmayan bir sebze olmasına karşın, dikkatleri çekecek kadar önemli besin değerlerini içeren börülcenin sağlığa yararlı etkileri bulunmaktadır:
Tüm baklagiller gibi börülce de kandaki yüksek kolesterol düzeyini düşürür.
İçerdiği yüksek lif oranıyla kandaki ensülin ve şekeri düzene sokar, bu neden le şeker hastaları için iyi bir besin oluşturur.
pekliğe (kabızlığa) hemoroite ve diğer bazı kalınbağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir.
Demir minerali yönünden zengin bir besin olduğu için kansızlığa da iyi gelir.
Potasyum yönünden zengin olduğundan, yüksek tansiyonu düşürür.


Sağlığa yararlı bütün bu pek önemli etkilerinden faydalanılmak üzere börülcenin diyetimize sokulması ve diğer baklagillerle dönüşümlü olarak tazesinden günde 100-120 gr. ya da kurusundan günde 55-60 gr. yenilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. Ege'nin
Köylerinde Köylülerin kendi Yetiştirmiş olduğu Hormonsuz ve Doğal Ortamda Tertemiz
Havasında Yetiştirilmiş Müthiş Lezzet..!!

Ortalama 100 gr. kuru börülcenin içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 343 kalori 22.8 gr. protein: 20 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 1,5 gr. yağ; 2 gr. lif: 138 mgr. fosfor: 74 mgr. kalsiyum; 5.8 mgr. demir; 6,7 mgr. sodyum; 260 mgr. potasyum: 30 IU A vitamini; 1.05 mgr. B1 vitamini: 0,21 mgr. B2 vitamini ve 2.2 mgr. B3 vitamini

efendim salatası çok kolay börülceleri ayıklayıp haşlıyoruz bir limon birkaç diş sarmısak tuz ve zeytin yağını iyice blendırla eziyorum üzerine döküp karıştır al sana hafif leziz bir salata ben bayılarak tüketiyorum deneyin beyeneceksiniz afiyet olsun

kuru börülceği aynen kuru fasulye yapar gibi az haşlayıp yemeğini yapabilirsiniz ayrıca kaynatılmış kuru börülceği tarhana corbasına katarsanız mükemmel oluyor

böyle muhteşem bir piyaz yapın isterseniz seçim sizin afiyet olsun



13 Şubat 2011 Pazar

Çok Sıkkın . . . Bıkkın . . . Gergin . . . Üzgün . . Yorgun . . . olsak da hala yaşıyoruz... ÇOK ŞÜKÜR

11 Şubat 2011 Cuma

Mevlüd Kandiliniz Mübarek Olsun


Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed
Güllerin,kainatın efendisi
Hz.Muahammed (S.A.V) in
doğum günü
MEVLÜT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.