30 Ekim 2010 Cumartesi

AŞKIN YAŞI YOKMUŞ...


Konya'nın Akşehir ilçesinde yaşayan 78 yaşındaki Ayşe Yuvalı'nın ortadan kaybolması üzerine ailesi, hem kayıp ihbarında bulundu, hem de gazetelere verdikleri ilanlarla kendisini aramaya başladı.
Yapılan araştırmalar sonunda, Ayşe Yuvalı'nın kayıp olmadığı, yeni bir hayat kurmak üzere gençlik yıllarından tanıdığı ve şu an 86 yaşında olan Mustafa Çimendere ile evlenmek üzere Nazilli’ye yerleştiği ortaya çıkardı.
''SEVMENİN YAŞI OLMAZ''
Mustafa Çimendere, gazetecilere yaptığı açıklamada, sevmenin ve evlenmenin yaşı olmayacağını dile getirerek, ''İnsan, her yaşta sevebilir. Ben de Ayşe'yi sevdim ve anlaşarak evlenmek için onu eski memleketim Akşehir'in Çimendere köyünden Nazilli'ye getirdim. Ben 50 yıl önce Akşehir'den Nazilli'ye gelerek yerleştim. 35 yıl önce ilk eşimi kaybettim ve ikinci evliliğimi yaptım. Onu da 7 yıl önce yitirdim. Nazilli'de tek başıma yaşıyorum. İnsanın tek başına yaşaması zor oluyor. Gezmek için eski memleketim olan Akşehir'e gittim. Gençlik yıllarında tanıştığım Ayşe ile karşılaştım. Onun da 24 yıl önce eşinin öldüğünü öğrendim. Uzum ömürlü insanların yaşadığı Nazilli'de, tek başıma yaşadığımı söyledim. Evlenmek için anlaşarak Nazilli'ye geldik. Evlenme işlemlerimizi başlattık. İkimiz de mutlu şekilde yaşam süreceğimize inanıyoruz'' dedi.
Bu arada evlenmek için başvurdukları Nazilli Belediyesi Nikâh Memurluğu’ndan istenen ''akıl sağlığı yerindedir'' raporu için hastaneye başvuran yaşlı çiftin, bu işlemlerin tamamlanmasının ardından nikahlarının ilerideki günlerde kıyılacağı öğrenildi.

25 Ekim 2010 Pazartesi

TAS KEBABI


Malzemeleri :
1/2 kg ince kuşbaşı doğranmış kuzu eti
1 çay bardağı sıvı yağ
2 adet domates
1/2 çorba kaşığı domates salçası
3 diş sarımsak
1 orta boy soğan
1 çay kaşığı kekik
1 çay kaşığı karabiber
1/2 çay kaşığı kırmızı biber

Yapılışı :
Soğanları ve sarmısakları yemeklik doğrayın, yağ konmuş orta büyüklükte tencereye koyun. Kuş başı doğranmış etleri üzerine döküp, karıştırın. Üzerine salca ve domatesi ilave edin. En son baharatı ilave edin. İyice karıştırın. Tencerenin ortasına toplayıp, cam büyük bir kaseyi etler tamamı ile içinde olacak şekilde kapatın, ve çok kısık ateşte pişirmeye başlayın. Etler suyunu saldığında tuzunu ilave edin. Yemek suyunu çekene kadar pişirin.
Servisini patates püresi, kızartması veya pirinç pilavı ile yapabilirsiniz.


zeynep çok beyendi yemekten sonraki halide buydu..

20 Ekim 2010 Çarşamba

NE GÜZEL CAHİLDİK...


Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Murat Başaran'ın bu muhteşem yazısını eski cahillikleri özleyenler için

Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...

Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...

Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk..
Bir açıklama ekle
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Murat Başaran'ın bu muhteşem yazısını eski cahillikleri özleyenler için

Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...

Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...

Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk..

17 Ekim 2010 Pazar

Doğum günün kutlu olsun! paşam


Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar, başarı merdivenlerini rahatlıkla tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle... Doğum günün kutlu olsun! paşam

18 Ekim 1984
Bir Perşembe günü dünyaya geldin
Canım oğlum paşam iyiki doğdun iyiki varsın .
Yolun bahtın acık olsun.
Doğduğun gün bulutları yırtarak, bir güneş gibi etrafına aydınlık saçarak girdin hayata. Hep sevgiyle yaşa! Nice yaşlara canım oğlum...
Bugün doğum günün olduğu için farklı ve özel olduğunu mu sanıyorsun sen? Oysa sen benim için sadece bugün değil her gün farklı ve özelsin. İyi ki varsın paşam.

Canlarım Benim
İyi ki varsınız canlarım benim
Siz olmasanız ben ne yaparım?
Beni hayata bağlıyorsunuz
Sizinle gurur duyuyorum.

Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için
İyi günde kötü günde hep beraberiz
Canlarım benim biz bir aileyiz
Aile ne demek; iyi bilenlerdeniz.

16 Ekim 2010 Cumartesi

ÇAY SAATİNE MERCİMEK KÖFTESİ



Malzemeler

1 su bardağı mercimek
1 litre su
2 su bardağı ince bulgur
2 baş kuru soğan
1 çay bardağı zeytin yağı
1.5 yemek kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı karabiber
1 çay bardağı sıcak su
1.5 yemek kaşığı domates salçası
1 demet maydanoz
1 bağ yeşil soğan
1.5 tatlı kaşığı tuz

Hazırlanışı

Mercimeği 1 litre suda yumuşayıncaya kadar kaynat.
bulguru geniş bir kaba koyup üzerine sulu mercimeği koyup karıştır ve kabın üzerini kapatıp 30-40 dakika bekletin..
Kuru soğanı ince ince kıyıp 1 çay bardağı zeytinyağında pembeleşinceye kadar kavurup salçaları da ekleyin 1-2 dakika daha kavurmaya tamam edin.sonra baharatları mercimek karışımına ilave edin..
Maydanozları ve yeşil soğanları da ince ince kıyıp içe ilave edin sonra elinizde şekillendirip servis yapın..
şimdi bu mercimek köfteleri çaysız gitmez ben hemen cayıda demliyeyim
Afiyet olsun..canlar

14 Ekim 2010 Perşembe

BROVNİ (ISLAK KEK)


MALZEMELER

4 yumurta

2 su bardağı şeker

1 su bar. süt

1 su bar.sıvı yağ

2 çorba kaşığı kakao (bu malzemelerin önce yumurta ve şeker sonra diğerleri birlikte çırpılır. Karışımdan 1 su bardağı ayrılır.)

Kalan karışımın içine 2 buçuk su bardağı un koyulup çırpılır.Bir paket vanilya,bir paket kabartma tozu konularak çırpmaya devam edilir. Çırpma işlemi bitince yağlanmış tepsiye dökülüp soğuk fırına konur ve derece 160 olarak ayarlanır.Pişince sıcakken dilimlenir ve ayırdığımız 1 bardak karışım üzerine kaşıkla gezdirilip her tarafının ıslanması sağlanır.
Arzuya göre dövülmüş ceviz veya fındık da konulabilir.Ben bu sefer hindistan cevizi serptim .Yerken üstüne çikolata sosu da dökerseniz en çok yaptığım ikramlardan biri bir dilim yiyen bir dilim daha ister.
AFİYET OLSUN

İZMİR LOKMASI...


MALZEMELER
2 su bardağı un
1 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı toz maya (mayayı eritmek için 1 tatlı kaşığı toz şeker ve yarım su bardağı ılık su)
1 su bardağı su
1 adet yumurta

Şurup İçin
2 su bardağı su
2,5 su bardağı tozşeker
1 tatlı kaşığı limon suyu

HAZIRLANIŞI
Öncelikle toz mayayı şekerli ılık suyun içine ekleyelim ve 10 dakika kadar mayanın kabarıp, kıvama gelmesini bekleyelim.
bir karıştırma kabının içine unu eleyelim tuz ekleyelim.
Unun içerisine kabaran sulu mayayı, yumurta ve bir su bardağı su ekleyerek hamuru elle yada mikserle çırpalım.

Muhallebi kıvamında, cıvık, sulu bir hamur elde etmemiz gerekir. Hamuru 30 dakika dinlenmeye, iyice mayalanmaya bırakalım. o mayalana dursun biz şurubu hazırlayalım
ŞURUB:
su ve toz şekeri beraberce bir tencerenin içine koyup, ateşin üzerine oturtalım. Orta hararetli ateşte, şeker iyice eriyip, şurup katılaşıncaya kadar kaynatalım. Şurup katılaşınca limon suyunu ekleyelim.
Mayalanan Avucumuza aldığımız cıvık hamuru, avucumuzun içinde sıkalım, elimizin üstünde iri fındık büyüklüğünde bir parça oluşacak. Sonra bir tatlı kaşığı yardımıyla bu hamuru alıp, kızgın yağın içine, tavaya bırakalım. Lokmaları bu şekilde hazırlayalım. Tavayı sürekli sallayarak lokmaları kızartalım.
Mümkün olduğunca yuvarlak top şeklinde tavaya bırakın ve kızartın.

Hamurun kaşığa muntazam gelmesi için her seferinde kaşığı kızgın yağa batırın çıkarın

kızaran lokmalarımızı, hemen ılık şurubun içine bırakalım ve bekletelim. İstediğiniz zamanda servise sunun.AFİYET OLSUN CANLAR...

11 Ekim 2010 Pazartesi

"Küçük Pembe Kurdele"


"Küçük Pembe Kurdele" Tanıdığınız Herkese İletmeniz ricası ile..

Orta yaşlı ve düzgün giyimli bir adam sessizce kafeye girerek köşedeki masaya oturur.

Garsona sipariş vermek için beklerken yan masadaki gençlerin kendisine bakarak gülüştüklerini fark eder. Belli ki yakasına taktığı küçük pembe kurdele şeklindeki Rozetine gülmektedirler. Bu alaylı bakışları görmezden gelen adam, yan masadakilerin bu ısrarlı sırıtmalarına dayanamayarak elini lacivert ceketinin yakasındaki rozete götürerek,

'Bu mu?' diye bakışanlara sorar.

Yan masadakiler yüksek sesle gülerek,

'Küçük güzel Pembe kurdeleniz lacivert ceketinize pek de yakışmış!' diyerek sırıtmaya devam ederler.

Orta yaşlı adam bu sözü söyleyen delikanlıya dönerek,

'Lütfen masama buyurun bunu tartışalım' der.

Biraz önce tüm sevimsizliğiyle sırıtan delikanlı sebebini anlamadığı bir utanma ve sıkınt ı hissine kapılsa da gelip masaya oturur.

Adam anlaşılır ve yumuşak bir sesle,

'Bu Rozet tüm dünyada, içinde olduğumuz ayda, kadınların arasında meme kanseri bilincini yaygınlaştırmayı ifade ediyor.

Ben bu rozeti annemin adına takıyorum' der.

Bu açıklama karşısında başkalaşan delikanlı,

'Çok üzüldüm, anneniz meme kanserinden mi öldü' diye sorar.

'Hayır' diye cevap verir orta yaşlı adam ve devam eder:

'Annem sağ. Küçük bir çocukken kendimi yalnız hissettiğim korkulu anlarımda her zaman başımı saklayabileceğim ve huzur bulacağım yumuşak bir yuvadır annemin memeleri. Annemin sağlığı için dua ediyorum.

'Hımmm' diye kekeler delikanlı.

'Bu rozeti karım için takıyorum' diye devam eder orta yaşlı adam.

'Karınız da herhalde iyi' diye sorar delikanlı.

'Evet, evet' der adam

'Karım benim için aşk ve sevgi kaynağı olmuştur her zaman. 23 yıl önce

sevgili kızımızı beslemiştir memesiyle. Karımın sağlığı için Allah'a şükrediyorum.'

'Sanırım kızınızın sağlığı için de takıyorsunuz?

'Hayır.... Kızımı bir ay önce meme kanseri nedeniyle kaybettik.

Yaşının çok genç olduğunu düşünerek ihmal etmiş memesinde fark ettiği kitleyi. Bu nedenle geç kaldık.'

Genç delikanlı, yüzündeki utangaç ve üzüntülü bir ifadeyle,

'Çok üzgünüm bayım. Özür dilerim' der...

Orta yaşlı adam 'Kızımın anısına öğünerek takıyorum Bu küçük pembe kurdeleyi. Bu sayede çevremdekileri de aydınlatabiliyorum. Şimdi evine git, karınla, kızınla, annenle konuş' deyip cebinden çıkardığı küçük pembe kurdele rozetini uzatırken, delikanlı öne eğilir ve takmama yardım edebilir misiniz?' diye mahçup mahçup sorar.

Bu öyküyü Türkiye Meme Vakfı'ndan Dr. Can Gürbüz gönderdi..

Öykünün altına bir de not düşmüş:

'Bir mumun, diğer mumu yakarak aydınlatmasıyla kaybedeceği hiçbir şey yoktur..'

Lütfen bu hikâyeyi yayarak diğer mumları da aydınlatın...

TÜM AYDINLIKLAR KADINLARIN OLSUN...

Bende eşimi kanserden kaybettim BİLİNÇLİ OLMAK ADINA BU YAZIYI seve seve paylaşıyorum rabbim nerde varsa şifasını versin yar ve yardımcıları olsun...Bu ay kanser ayı.Hayatını kaybetmiş ya da mücadele eden her bir kanser hastası , aile üyesi ya da arkadaşı anısına ve savaşmaya devam edenlerin onurlu mücadelesi adına sevdiğiniz kanserli ya da daha önce bunu yaşamış birisi için bu yazıyı PAYLAŞIN LÜTFEN...

HAYATTAN NE ÖĞRENDİM...


Sonsuz karanlığın içinde doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. ..
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, Zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanın içinde, İyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, Sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.. .
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için,Önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, Bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim. Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana... Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeği...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin,Kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
Gerçek namusun, günah elinin altındayken, Günaha el sürmemek olduğunu öğrendim. Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar,Hayata da “lezzet” kattığını öğrendim. Her canlının ölümü tadacağını, Ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
MERHABA CANLAR GÜZEL BİR HAFTA GECİRMENİZİ DİLERİM
SİZE SORSALAR HAYATTAN NE ÖĞRENDİNİZ DİYE NE CEVAB VERİRDİNİZ?????????

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya...
Kalp durur...
Akıl unutur....
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur...
MEVLANA

10 Ekim 2010 Pazar

GÜNAYDIN

$$$$$$$$__$$__$$$$$$$$$ . .GÜNAYDINN_$$$$$$$$$$$$__$$$$$$(¯`v´¯)$ . .BEYAZ$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$(¯`(●)´¯)$ . .BİR$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$(_.^._)$$ . .GÜL$$$$$$$$$$$$$$$$$(¯`v´¯)$$$$$ . .GÖNDERİYORUM_$$$$$$$$$$$$$$$(¯`(●)´¯)$$$ . .YAPRAGINDA MUTLULUK___$$$$$$$$$$$$$$(_.^._)$$ . .DALINDA SEVGİ______$$$$$$(¯`v´¯)$$$$$ . .GÜZEL________$$$(¯`(●)´¯)$$ . .BİR___________$(_.^._)$ . .SABAH____________$$$$$$ . .KAHVESİYLE______________$$ . .BERABER.. MUTLU GÜNLER CAN DOSTLAR..

9 Ekim 2010 Cumartesi

MERHABA CANLAR...


MERHABA CANLAR...
HAYLİ ZAMAN OLDU AYRI KALDIM.
KIRGINLIKMI DESEM YOĞUNLUKMU
HER NE OLURSA OLSUN BENİM VAZGEÇİLMEZİM HUZUR BULDUĞUM YER BLOG SAYFAM..
DAYANAMADIM DAHA FAZLA ZAMAN ZAMAN GELDİM SESSİZ İZLEĞİCİ OLDUM
AMA YETER DEDİM YETER BU KADAR AYRILIK..
GÖNÜL PENCEREMDEN BİR BULUT GEÇTİ SANKİ..
KİMİ YERLERE BEREKETLİ YAĞMURLARINI BIRAKTI,KİMİ YERLERE KURAK MEVSİMLERİNİ..
BAZEN SEL OLDU AFET OLDU TAŞIRDI DERELERİ,NEHİRLERİ CAN ALDI..
BAZEN TOPRAĞIM KURUDU SUSUZLUĞUNDAN TEK BİR FİDANA ÖZLEMİNDEN KAHROLDU..
ADALETSİZLİĞİNE AĞLADI YÜREĞİM DEVRAN AKSİ İSTİKAMETTE DÖNÜYOR DİYE..
BİR GERÇEK VARDI OYSA..
BU ADALETSİZ SİSTEMİN ADALETSİZLİĞİ YİNE İNSANDI..
YİNE AÇ GÖZLÜLÜKTÜ...
İNSAN DENEN YARADILANDANDI SEBEBİ..
GÖNÜL BAHÇEM YAĞMURA DOYDU ÇİÇEK OLDU FİDANLAR AĞAÇ OLDU..
KURAK TOPRAKLARIM SOLUDU KANA KANA İÇTİ FİDAN OLDU..........
SONUNDA SAYFAYA DÖNDÜÜÜÜ DAYANAMADI DAHA FAZLA..
SİZLERİ SEVİYORUM CAN DOSTLARIM