14 Haziran 2010 Pazartesi

Yalnızlık Ne Zaman Dokunur İnsana…



* Akşam yemeğini yalnız başına yerken birden anlatmak, paylaşmak istediğin binlerce cümle olduğunu ve bu cümlelerin boğazına dizildiğini anladığın an...


* Hastalandığınızda bir tas çorba pişireniniz yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya bırakıp hakkını helal et diyorsanız yalnızlığı iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.


* Arkadaşlarla olmak varken, yalnız başına bilgisayarın başında olduğun an


* İçeriden nefis yemek kokularının gelmediği, hoş geldin oğlum / kızım / sevgilim / arkadaşım şeklinde karşılanmadığın bir eve adim attığında.


* Yolda hiçbir yere yetişme gereği olmadan yürürken, birden yavaş yavaş yağmur baslar. kişi alışkanlık olarak adımlarını hızlandırır. sonra hatırlar ki nasılsa görecek, seni umursayan, sırılsıklam olmuş olmana üzülecek, seni seven biri yok. adımları tekrar yavaşlatır, evine yalnız başına aksam yemeğini yemek üzere en uzun yoldan dönerken.


* Gözlerinizden yaş düşerken kendi mendilinizi kendiniz aldığınız an.


* Etrafınızı deli gibi dağıtmanıza rağmen kimselerin size laf söylemediği, kimselerin o dağınıklarınızı toplamadığı anlar. dağınık olmak hoş ama, bu noktada anlaşılan yalnızlık en az o eşyalar kadar dağıtır, toparlanamaz hale getirir insani.


* Sevdiğin şarkıyı senin kadar sevebilecek hiç kimsenin yanında olmadığı an.


* Diğerlerinden olmadığın, biraz daha farklı olduğun için arkadaşlarının seni terk ettiğini anladığın anlar...


* Evde şaşkın bir vaziyette salya sümük ağlarken uzun uzun kimi arasam diye düşündüğünüz ve isteğiniz gibi bir isim bulamadığınız zamanlar


* İş dönüşü kapıyı anahtarla açıp karanlık eve girdiğinizde "ben geldim" diyecek kimse olmadığında. hatta daha beteri, kimse olmadığını bile bile "ben geldim ulean evim, nasıl geçti günün beyav" dediğinizde. evle, bilgisayarla, televizyonla, puzzle la, müzikle, mutfak penceresiyle, yüksek sesle konuştuğunuzda.


* Gece çok geç olmuş sanıp yatarken saatin daha 12 bile olmadığı anlaşılan ve kendi kendine gülerek "tavuk gibi erken mi yatacaksın" denilen an.


* Elektriklerin kesildiği gecelerde daha net hissedilir. ne tv ne de bilgisayar olduğundan minderle ya da kolonya şişesi ile konuşulan anlardır.


* Bir bayram sabahı, ailece yaşayan karşı komşunuzun sizin yalnızlığınıza çare olsun diye istersen gel beraber kahvaltı yapalım çağrısını duyduğunuz an


* Hastayken, nane-limon yapacak, ateşinize bakacak, üzerinizi örtecek ve şefkat gösterecek kimsenin olmadığı anlar.


* Heves edip aldığınız tüm yiyeceklerin en küçük boy olmalarına rağmen bitmeden bayatlayıp atıldığı anlardır. yiyeceği çöpe dökerken başınızı kaldırıp gözlerinizi kısıp, dersiniz: işte bu an o an, anladım..


* Bir elinde sigara , kucağındaki hemstıira bakıp gülümsediğin anlardır. hatta "hemstırda birazdan sigara dumanından rahatsız olup kaçacak" diye düşündüğün anlardır.


* Evde yaptığınız yemeği tek başına yerken, masaya oturduğunda bir kaç saniyelik sessizliğin olduğu an. sonradan televizyonu açmak zorunda kalabilir insan, sırf yalnızlık hissi veren bu sessizliği bozmak için..


* Evinizde müzik dinlerken sevdiğiniz bir şarkinin çıktığı bir anda, gaza gelip bağıra bağıra şarkıyı söylediğiniz ve iğrenç sesiniz yüzünden kimseden fırça yemeyeceğinizi anlayıp kedere boğulduğunuz andır.


* Güzel bir yemek yaparsın tek başına yerken halıya bir parça dökülür eğilip sorarsın "nasıl güzel olmuş mu?" işte yalnızlığını anladığın an o andır.


* Televizyondaki spiker sunumunu bitirip iyi akşamlar dediğinde "sanada" diye karşılık verme ihtiyacı duyduğun an.


* Yılbaşı akşamı eve gelirken sokaklardaki neşeli kalabalığı izlemek sonrasında boş evde yapacak bir şey bulamamak . ..


Gecenin bir zamanı evine gelince

Kilitte duyuyorsan anahtarın sesini

Anla ki yalnızsın...


Elektrik düğmesini çevirince

Çıt diye bir ses duyuyorsan

Anla ki yalnızsın...

1 yorum:

anneminkizıyim dedi ki...

Merhabalar, ne güzel yöresel bir blog, paylasimlar icin tesekkürler. Ellerinize saglik, yanlizliklar net de de yorum yazilarak paylasilsa gerek ::))
sevgilerimle...